27 Ekim 2016 Perşembe

TEKNOLOJİ STAJI

Birinci sınıfın Rhino derslerinde bazı tereddütlerim vardı çünkü tasarım konusunda kalem ve kağıtla aklımdakileri anlatmayı tercih ediyorum. Ama senenin sonuna kadar Rhino ile gayet iyi anlaştık. teknoloji stajı için de aynı tereddüdü yaşadım. ama Lynda'daki anlatımlar açık ve net olduğu için çok da bir sorun yaşamadım.Bu sayfada Lynda'da öğrendiğim programlar ve bazı önemli komutları paylaşacağım.

SketchUp
Programlar arasında en rahatı sanırım bu programdı.Bana biraz Sims oyununu anımsattı açıkçası.dersin ilk videolarında temel komutlardan bahsedildi.(Scale, rotate, move,tollbar...) Daha sonra ise plan üzerinden duvarları yükselterek yapıyı oluşturmayı öğrendim. Duvar kalınlıkları, açıklıklar, merdivenler, süpürgelikler derken ev bitti. En sonunda ise V-Ray kullanarak modelleme ve ışık üzerinde ayarlamalar yapmayı öğrendim.



AutoCad
AutoCad, Rhino'ya oldukça benziyor. komutların hemen hepsi aynı. Sadece layer oluştururken biraz sıkıntı yaşadım.Videoların başında temel komutlar ve AutoCad'in mantığına dair bir kaç şeyler anlatıldı. İsometrik çizim, snap, duvar ve açıklık çizimleri, hatch anlatılanlar arasındaki en önemli olanlarıydı bence. AutoCad'a fotoğraf eklemeyi göstermesi gerçekten hayat kurtaran bir hamle oldu benim için. Çünkü Rhino'da sıksık kullandığım bir özellikti. AutoCad'de bunun daha kolay olduğunu öğrendim.



Photoshop
Paftaları Photoshop programıyla hazırladığım için bu programa çok da yabancı değildim. Ama fotoğrafları düzenlemek ve efektlemekle ilgili bildiğim pek bir şey yoktu. Başlangıçta Adobe Bridge'den bahsedildi.Daha sonra ise temel Tools'lardan, brush ve tekniklerden bahsedildi.Şahsen fotoğrafları efektlekten çok hoşlanmadığım için bu videolardan da çok zevk alarak bir şeyler öğrendiğimi söyleyemeyeceğim.


Illustrator
Geçen sene kitapçık hazırlarken tanışmıştım bu programla. Oldukça eğlenceli ve basit bir program olduğunu düşünüyorum. Birazcık kurcalandığında hemen alışıyor insan. Bu programda daha rahat çalışmak için çizim tableti ve kalemi aldım hatta. Videolarda çoğunlukla toolslardan ve objeleri dönüştürmekten bahsedildi.Ayrıca renk paletleri, pattern, brush ve daha pek çok yaratıcı, heyecan verici şeyler gösterildi.










16 Eylül 2016 Cuma

ÇAMURLU ELLER DOĞAL SIVA VE TASARIM ATÖLYESİ



Çamurlu eller doğal sıva ve yapı atölyesi, şans eseri karşıma çıkan ve ‘Neden olmasın?’ dedirterek başlayan ve sonunda da ‘İyi ki gitmişim!’ dedirterek sonlanan bir serüven oldu benim için. Atölyeyi hazırlayan ve yürüten ekip, Obaruhu ve bize ev sahipliği yapan Kızıltepe Permakültür Çiftlik Evi, bana tüketici bir bireyden nasıl üretici ve doğaya katkıda bulanabilen bir birey olabileceğim konusunda çok şey kattı. 

1. gün:
İlk günün çoğunluğu atölyenin yapılacağı yere ulaşmakla geçti diyebilirim. Sabah karşı 5’te İzmir’den yola çıkıp Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Çavuşlu köyünün km dışındaki Kızıltepe permakültür çiftlik evine ulaşmam yaklaşık 6 saat sürdü. Bu permakültür çiftlik evi Kızıltepe dağının eteklerinde, üzüm bağlarının ortasında, yürüme mesafesinde olan bir dereye yakın bir konumda bulunuyor. Vardığımda ilk önce karşılama grubu etrafı gezdirdi daha sonrada çadırımı kurmama için yerimi seçmeme yardımcı oldular. Daha önce hiç çadır kurmadığım için sağ olsunlar çadırımı da kurmama yardım ettiler. Çadırı kurmadan önce yere bolca saman serptik ki hem akşamları ısı yalıtımı olsun hem de zemin yumuşak olsun. Yemek vaktine kadar çadırıma yerleşmekle geçirdim. Yemekten sonra diğer atölye katılımcıları da gelemeye başladı ve akşam üstü tanışma çemberi oluşturarak herkes birbirini tanımaya başladı.

2. gün:
Kahvaltıdan sora bize balina canlandırmayı öğrettiler. Balina kaba sıvada kullandıkları karışımın adıymış. Adının balina olmasının nedeni ise yoğurduktan sonra balinaya benzediği için bu ismi koymaya karar vermişler. Çıplak ayakla yoğurulan bu karışım saman ve kilden oluşuyor. Balinayı canlandırdıktan sonra kaba sıvanın nasıl yapıldığını öğrettiler. Biz geldiğimizde evin kaba sıvası ince sıvası ve boyası kalmıştı. Bu kampın sonunda en azından evin bütün kaba sıvalarının bitmesini amaçlıyorduk çünkü evi kışa hazırlamak gerekiyormuş. Öğle yemeği, çay molaları dışında bütün gün kaba sıva yaptık.

3. gün:
Önceki gün balina canlandırmayı öğrenmiştik. Bugün ise sıfırdan nasıl balina yapıldığını öğrendik. Kil ve samanı bir araya getirerek oluşan balina yine çıplak ayakla yoğurularak elde ediliyor. Bütün gün kaba sıva yapmaya devam ettik. 



4. gün:
Bugün iki gruba ayrılarak sabah terracotta yapmayı öğrendik. Mutfak tezgâhının önünde kullanılmayı planlıyorlarmış. Farklı malzemeleri karıştırarak farklı renkler de elde etmeye çalışarak biraz deneysel çalıştığımı söyleyebilirim. Ama oldukça eğlenceliydi. Öğleden sonra ise kaba sıva ekibiyle görev değişimi yaparak onların kaldığı yerden kaba sıvaya devam ettik.


5. gün:
Sabah yağmurlu bir günle uyandığımız için evin minik bir iç duvarını yapmaya karar verdik. Bu iç duvar kapı girişiyle mutfağı birbirinden ayıran bir duvar. Tahta iskeletini yaptıktan sonra şerbetli sıva dedikleri iskeletin içini dolduracak ana malzemeyi yaptık. Şerbetli sıva kil ve balinaya kıyasla oldukça bol miktarda bulunan samandan oluşan bir karışım. Öğleden sonra yağmur durduğu için yakınlardaki dereye inmeye karar verdik. Normalde kış aylarında canlanan dere yağmur sayesinde oldukça eğlenceliydi.









6.gün:
Güne ince sıva denemeleri yaparak başladık. Karışımlarının oranları evin bulunduğu yer evin yapımında kullanılan kil ve saman orantısına göre değişebiliyormuş. Bu yüzden birkaç deneme yapıp yarın hangisi daha iyi durumdaysa o karışımla devam etmeye karar verdik. Ayrıca örtbeck yapmayı öğrendik. İçi toprak ve kumla dolu olan çuvalları set gibi kot farkı olan evin yanındaki bölgeye dizdik ve onları sıkıştırdık.
 


7. gün:
Bugün de iki gruba ayrılarak örtbeck ve ince sıva yaptık. Örtbeckte önce kıvamı şerbetli saman kıvamın yakın bir karışımla sıkıştırdığımız çuvalları kapladık daha sonra ise kil oranı yüksek başka bir karışımla daha pürüzsüz bir görüntü elde etmek için bir kez daha kapladık. Öğleden sonra ise İnce sıva ekibine katıldım. Kaba sıva yaparken eldiven takmıyorduk ve çıplak ele duvarı okşuyormuş gibi sıvayı yapmak çok zevkliydi. Ama ince sıva karışımında kireç bulunduğu için eldiven takmamız gerekti. Başlarda pek rahat edemedim ama sonra alışmaya başladım.
 


8.gün:
Tadelakt ve kabartmalar ekledik bugün eve. Günün çoğunluğu ince sıva yapmakla geçti.


9. gün:İnce sıva yapmaya devam ederken bir yandan da boya karışımını öğrendik. İnce sıvanın kuruduğu cephelerde boyamalara başladık. Evin içinde neden boyama olmadığını sorduğumda ve pencere kenarlarına süsleme yapabileceğimi teklif ettiğimde beni kırmadılar. Ben de pencere kenar süslemeleri yaptım. Evde bir iz bırakmış olmak çok güzeldi.


10. gün:
Son günümüz daha çok çadırları toplamakla ve veda etmekle geçti. Mottomuz olan ‘Barrakatte!’ diye son bir kez daha hep beraber bağırdık ve sonra dönüş yoluna koyulduk.


Bu atölye ile ilgili son bir şey daha eklemek istiyorum. Bütün bu süreç boyunca hissi bir şekilde kararlar alarak doğaçlama mimarlık yaptığımızdan bahsettiler. Birinci sınıfta temel tasarım dersinde o kadar çok kararlar ve bu kararlar doğrultusunda tasarım yapmak üzerine yoğunlaşmıştım ki, hissi olarak karar almaya karşı kendimi oldukça kapattığımı fark ettim. Ama doğa hissetmeden yaşanmıyor. Doğa ile uyumlu yapılar yaparken de doğayı hissetmeden bir şeyler yapmak oldukça zor. Bu yüzden doğaçlama yaparak bir şeyler tasarlamanın o kadar da kötü olmadığını öğrenmiş oldum. Bu muhteşem deneyim için bütün Obaruhu ve Permakültür Çiftlik Evi ekibine teşekkür ederim.

31 Ağustos 2016 Çarşamba

FİRENZE

 Floransa, Rönesans döneminin izlerini hala etkileyici bir şekilde taşıyan yegane şehirlerden bir tanesi. Pek çok mimarlık öğrencisi gibi ben de gezi stajımda Floransa'ya yer vermekten alamadım kendimi.Geziden önce oldukça kapsamlı bir araştırma yapıp kendime harita çıkardım. Gideceğim yerleri bölgelere ayırıp yürüyüş güzergahları oluşturdum ki 3 gün boyunca dolu dolu ve bilinçli bir şekilde gezebileyim.Bu 3 gün boyunca yaklaşık 19 yer gezdim ama ben özellikle beni etkileyen yerlerden bahsetmek istiyorum.
Şehre ilk ulaşımım arabayla oldu. Bu ulaşım yöntemiyle şehrin sadece tarihi bölgesini değil aynı zamanda da günümüze yakın mimari örnekleri görebileceğim kısmını da görmüş oldum. Bu modern bölgede daha çok üniversiteler, büyük yurt kompleksleri ve devlet binaları görmek mümkün. Yapılara baktığımızda bazı bölgelerde minimalist yaklaşımlar bazı bölgelerde de cam kaplama görmek mümkün. Asfalt zemin, trafik ve bol miktardaki kontrast şehrin bu bölgesi ile tarihi bölgesi arasında oldukça büyük bir fark oluşturmuştu benim gözümde.



Michelangelo Meydanı'na (Piazzale Michelangelo)
 Arabayla Michelangelo Meydanı'na (Piazzale Michelangelo) geldiğimizde muhteşem panoramik bir görüntüyle karşı karşıya geldim. Bulunduğum yerden Floransa' nın hemen hemen her yerini görmek şehirdeki trafikten sonra müthiş bir ferahlama hissi yaşattı bana. Meydanla ilgili kısa bir bilgi vermek gerekirse, Floransa 'nın ortasından geçen Arno nehrinin batısında kalan bu meydan adını alanın tam ortasında bulunun Michelangelo heykelinin replikasından almakta.



Pitti Sarayı ve Boboli Bahçeleri (Palazzo Pitti - Giardino di Boboli)
 Pitti sarayı şehrin önemli yapılarından bir tanesi. Dar, uzun sokaklardan geçtikten sonra Pitti Sarayı'na vardığınızda devasa olan yapı daha da devasalaşıyor ve görkemi kat be kat artıyor. Malesef gittiğim tarihlerde bakım olduğu için sarayın içine giremedim. Ama Bobili bahçelerini bol bol gezdim. Dünyanın en ünlü bahçelerinden biri olan Boboli Bahçeleri içinde amfi tiyatro, Guisto Utens'in Boboli Bahçeleri Ay tablosu resmi, gül bahçeleri ve porselen müzesi barındırıyor.




Vasari Koridoru ve Vecchio Köprüsü ( Ponte Vecchio)
 Şehrin bir diğer simge yapısı olan Vecchio Köprüsü Floransa 'daki en eski köprüsüymüş. Köprünün üzerinde pek çok minik dükkanlar görmek mümkün. Vasari Koridoru, Vecchio Sarayı'nı Pitti Sarayı'na bağlayan bir geçitmiş. Bu geçiş sayesinde Grandük malikanesi ve hükümet sarayı arasında rahatça gezinebiliyormuş. Bu koridoru daha da ilginç kılan özelliği ise Vasari Koridoru 'nun Vecchio Köprüsü üzerinde olması. Bu iki farklı yapının bir arada sunduğu görsel gerçekten de çok ilginç.



Signoria Meydanı ( Piazza della Signoria) ve Vecchio Sarayı (Palazzo Vecchio)
 Adeta bir açıkhava müzesini andıran Signoria Meydanı, çevresinde
 birçok önemli yapı bulunduruyor.Meydanın ortasında yer alan 'Davud' heykelinin replikası, Vecchio Sarayı, Neptün Çeşmesi ve Loggia dei Lanzi... bunlardan bazıları. Vecchio Sarayı'nın duvar resimlerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Sarayın Beş Yüz Salonu'ndan içeriye girerek Michalangelo'nun nefes kesen Zafer heykelini ( Genio della Vittoria) ve bir tarafı Leonardo Da Vinci diğer tarafı Michelangelo, tavanı ise Giorgio Vasari tarafından yapılan duvar resimlerini görebilirsiniz.



Piazza del Duomo ( Giotto'nun Çan Kulesi, Aziz Giovanni Vaftizhanesi ve Duomo)
 Duomo Meydanı Floransa 'daki en önemli mekanlardan birisidir dersem çok da yanlış bir cümle kurmuş olmam sanırım.Çünkü Florana 'nın simge yapısı olan Floransa Katedrali (Santa Maria del Fiore) bu meydanda bulunuyor. Daha önce Google Maps'ten 3D görüntüsüyle bu meydanın sokaklarında dolaşmıştım ve aşağı yukarı nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı biliyordum. Ayrıca bu katedralin kubbesi ile ilgili araştırma yaptığım için görsellerden de inceleme fırsatı bulmuştum. Ama dar sokaklardan meydana çıktıkça parça parça katedrali görüp en sonunda muhteşem detayları ve görkemiyle nefesimi kesmesini hiç beklemiyordum. Flippo Brunelleschi tarafından kırmızı kiremitlerle yapılan kubbe, Latin haçı modelindeki katedralin hac kollarının kesiştiği noktalardan yükselmekte. 84.70 metre uzunluğundaki çan kulesi Giotto' nun tasarımıyla inşa edilmiş. Duomo ( İtalyancada şehrin en büyük katedraline denir.) Rönesans'ın ilk ve en önemli mimarlık abidelerinden biri sayılır. Duomo Meydanı' nın bir diğer önemli yapısı olan Aziz Giovanni Vaftizhanesi, sekizgen bir şekle sahip. Bronz kapılarıyla ünlü olan yapı, ana kapısı için yapılan yarışmada kazanan kapı için 'Cennete açılan kapı' olarak tanımlanmış. Bu yarışmanın ikincisi ise Flippo Brunelleschi'den başka değil.




Academia
 Floransa Güzel Sanatlar Okulu, Accademia Avrupa'daki ilk çizim akademisiymiş. Davut heykeli burada sergileniyor.5.17 yüksekliğindeki mermer heykelin baş kısmı gövde kısmından büyükmüş. Bu aşağıdan bakan kişinin perspektifi doğru görmesi için yapılmış. Yapıyla ilgili izlenimlerim ise şöyle ki; labirent gibi olan tablo bölümünden sonra bir anda yüksek,sütunlu, kubbeli ve Davut heykelini bile küçükmüş gibi gösterecek derecede geniş bir alana geçtiğimde ferahlık hissini bir kez daha bütün Floransa' daki yapılarda hissettiğim gibi hissettim.




 Son olarak Floransa ile ilgili izlenimlerime şunu da eklemek istiyorum. Şehrin  tarihi bölesinin çok iyi korunduğu ve bu bölgenin trafiğe kapalı olması beni gerçekten de çok etkiledi. Yolların hakimiyetinin sadece yayalarda ( bisikletliler de vardı) olması bütün bu bölgeyi rahatça yürüyerek gezmeye teşvik ediyordu.